Başlık pek çok şeyi anlatıyor. Turkcell Akademi'nin 12 Mart'taki etkinliğine katıldım. Sunuculuğunu Fatih Türkmenoğlu'nun yaptığı programda açılışta Turkell'in genel müdür yardımcılarından Selen Kocabaş ve Lale Saral Develioğlu'nın kısa konuşmaları vardı. Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv ve Turkcell'in pek çok reklamına imza atan Alametifarika'nın başkanı ünlü reklamcı Serdar Erener (aynı zamanda Mediacat okurları tarafından 2009'un en iyi cingılı seçilen Turkcell'in çekim gücü cingılını yapan Nil Karaibrahimgil'in eşi) en önde yerlerini almıştı. Conrad Otel'in R Salonu (ki herhalde 1000 kişiye yakın bir kapasitesi vardı) tıklım tıkıştı.İş, siyaset, kamu ve reklam dünyasından epey kişi vardı.
David Plouffe siyaset stratejisi danışmanı, iş dünyasına da haliyle yakın biri. Obama kampanyasını anlattığı kitabı "The Audacity to Win"i Kasım 2009'da yayınladı. Aldığım notları kısa kısa paylaşıyorum:
- Kampanya 2 temele dayanıyordu:
- Teknoloji: Internet ve e-posta
- İnsanlar (ama klasik zengin bağışçılar, sokaktaki sıradan insan, nam-ı diğer "average Joe".
- İnsanlar artık kurumlara değil birbirlerine güveniyorlar.
- Odağımız, insanların arasındaki diyaloglar oldu.
- "Engage in dialogue at the human being level"
- Obama'ya oy veren 68 milyon seçmenin yaklaşık %20'sinin, 13 milyonun, e-postalarını kullandık.
- Video her zaman yazıyı yener! Başkalarıyla paylaşma olasılığı çok daha fazladır.
- Seçmenlerle stratejimizin tüm detaylarını, bazen bütçemizi bile paylaştık. Başta herkese çok ters geldi, çünkü bu daha önceden yapılmamış bir şeydi.
- Böylece $10-15 bağış yapanlar bile paralarını bir kara deliğe atmadıklarını hissettiler.
- Obama'yı atılan her çamurun doğrusunu internete koyduk, insanlarla paylaştık.
- Strateji her zaman taktikten daha önemlidir.
- Mesajın kalitesi kadar mesajı veren kişi de önemlidir. Bu açıdan çok şanslıydık.
- Artık iletişim mutlaka "katılımcı" olmalı.
- Sosyal ağlar çok önemli.
- Artık mobil cihazların devri geldi. (Bunu birkaç kere vurguladı, Turkcell'in toplantısında olduğunu hatırladık!)