Pazar, Şubat 25, 2007

Mercan Abi - Türk "Subservient Chicken"?

MercanAbi ile hoş muhabbetler ister misiniz?

Bana direk Burger King'in itaatkar tavugunu hatırlattı. Her soruya güzel cevap veremiyor ama gene de süper bir viral pazarlama örneği bence.

Hoş, Mercan'ı çok da sevmiyorum, rakıda tercihim muhtemelen farklı olacak ama markaya olumlu katkısı kesinlikle oluyor.

Pazar, Şubat 18, 2007

Aman tanrım! THY'den kurumsal blog (galiba)



"Niye bir Garanti blogu, Arçelik blogu, Akbank blogu, Eti blogu yok mesela diye düşünmeden edemiyorum. Belki var, ama ben kaçırıyorum?" yazmıştım geçen hafta. O sırada var mıydım bilemiyorum, dün online check-in yaparken fark ettim, THY kurumsal blog açmış: Yolcunun Seyir Defteri. RSS feedi bile var. THY'i takdir ettim. Gel gelelim şu anda sadece 2 yazı var. Şöyle bir ibare olmasından mıdır acaba:

Göndereceğiniz metinler; gerekli editoryal işlemden geçtikten sonra, web sitemizin ‘Yolcunun Seyir Defteri’ adlı bölümünde yayınlanacaktır.

Kurumsal bloglarla ilgili Alper Akcan'ın da güzel bir yazısı var. "Eger kurumunuz son kullanicilar ile iç içe ise, onlarin görüslerinin önemine inaniyorsaniz ve gerçekten samimi olmanin gereklerini yerine getirebileceksiniz, sirket blogunuzu hemen açmalisiniz. Kurumsal blog demiyorum, çünkü bu isim blog tanimina biraz ters. Bu blog sayesinde sirketinizi kagit üzerinde bir tanim olmaktan kurtarabilir, ona bir insan kimligi kazandirabilirsiniz. " diyor Alper. Şimdi peki THY nasıl bir kimlik kazanmış oluyor?

Genel Müdür ve E-Ticaret başlıklı 2 blog daha var, ancak henüz "Bu sayfa yapım aşamasındadır". Keşke bitmeden önce koymasalardı...

Özetle, hoş bir başlangıç.

Cumartesi, Şubat 17, 2007

Kodak'ta değişim rüzgarları

Kodak, kendisi ile ilgili bir videoyu Youtube'dan yayıyor. Türkiye'den örnek var mı?

Pazar, Şubat 11, 2007

Türkiye Türkiye duy sesimiz, işte bu, Fikir Liderleri'nin ayak sesleri!

Müjde, müjde! Tüm okurlara duyurulur:

Fikrimuhim.com açıldı. Acayip sosyalim, sözüm dinlenir diyen ağır abiler-ablalar, kısaca mahallenin "fikir liderleri" bir de internet kullanıyorlarsa fikri mühim olabilirler. Siteden alıntı yaparak açıklamaya çalışayım:

fikrimuhim.com Nedir?

fikrimuhim.com, tüketiciye üreticiyi etkileme şansı veren; ürün, hizmet ve reklamlara “ben de varım” diye haykırma olanağı tanıyan benzersiz bir platformdur. fikrimuhim.com ile fikirleriniz gazete ve televizyonlarda gördüğünüz iş adamları ve yöneticilere kadar gider, onlar tarafından mühimsenir. Artık, günlük yaşamda, kullandığınız ya da tecrübe sahibi olduğunuz ürün ve hizmetler hakkında yaptığınız konuşmalar uçup gitmek şöyle dursun, markaları yönlendirecek kadar güçlü hale gelecek. Şeffaflığı, dürüstlüğü ve interaktif iletişim özelliğiyle tüketiciye hakettiği bütün bu gücü sağlayan fikrimuhim.com, Türkiye’nin ilk WOMM (Word of Mouth Marketing – Ağızdan Ağıza Pazarlama) hareketidir.

Gücünü sözlerden alan bu pazarlama devrimine hoş geldiniz!

Yerli malı Tremor. Pratik uygulamaları merakla bekliyorum. Ben de hemen kayıt oldum bu arada. Yalnız kayıt olurken bazı sorulara dürüst cevap vermekte zorlandım, insan ne kadar az eşi dostu olduğunu anlayınca bir hoş olabilir...

P.S. "Copyrigt 2007" sanırım "Copyright 2007" olacak.

Gün gelecek, blogsuz şirket kalmayacak (mı acaba?)

Gaye Güzelay, bugünkü Hürriyet İK'da Gün gelecek, blogsuz şirket kalmayacak diyor. Bu konuyu çeşitli seferler yazmıştım blogumda. Kendi şirketi olan eşe-dosta blog açmalarını, bedavaya ciddi tanıtım yapabileceklerini defalarca söyledim.

Ancak sonuç alamadım. Nedenini araştırdığımda hep aynı mazeret karşıma çıktı: Yoğun tempodan ötürü düzenli yazı yazamayız, sonra blogumuz ne olur?

Doğru, düzenli yazı yazmak çok önemli. Ben de bu blogdan ve son aylardaki muhteşem (!) yazma frekansımdan ötürü bunu bizzat biliyorum. Ama istedikten sonra, niye olmasın? Uygun birine yazma görevi delege edildikten sonra hafta 2 yazı bile yeterli olabilir. Bu arada şunu da vurgulamak lazım, blog yazmak kolay değil. Evet, yazının kendisi belki ortalama yarım saatinizi alıyor olabilir, ama o yazı öncesinde okumaya ve düşünmeye ayrılan zamanı da işin içine kattığınızda süre epeyce artıyor.

Türkiye'den bildiğim tek şirket blogu, Alaaddin Adworks'e ait. Ne şaşırtıcı ki o da bir reklam ajansı :) Niye bir Garanti blogu, Arçelik blogu, Akbank blogu, Eti blogu yok mesela diye düşünmeden edemiyorum. Belki var, ama ben kaçırıyorum?

Pazartesi, Şubat 05, 2007

Oyun içinde oyun: Advergaming

Aman tanrım, bu ara advergaming acayip popüler. 3 Şubat 2007 tarihli CNBC-E Business dergisinden haberin başlığı: Oyun içinde oyun: Advergaming.

İnternet sitesinde şöyle deniyor:

Oyun sektörü dünyada 30 milyar dolarlık büyüklüğe erişip Hollywood’u solladı. Sektör bu kadar popüler olup tavan yapınca reklamveren için de yepyeni bir mecra doğmuş oldu: Oyun içi reklamcılık, yani advergaming.
Sony, Nintendo ve Microsoft gibi markaların yeni nesil oyun konsollarını art arda piyasaya sürmesi, video oyun sektörünü dünya çapında büyük bir değişime soktu. 2002’de 20 milyar dolar seviyesindeki video oyun sektörü, bugün 30 milyar doları aşarak Hollywood’un gişe hasılatını bile solladı. Yapılan araştırmalar da sektörün küresel ekonomideki çalkantılardan fazla etkilenmediğini ve en hızlı büyüyen sektörlerin başında geldiğini ortaya koyuyor. Sektörün (sadece oyun değil) video oyun sektörü olarak ifade edilmesinin nedeni ise artık dünyada bilgisayar oyunlarının toplam oyun sektörü içinde sadece yüzde 10’luk bir paya sahip olması. Bugün dünyanın birçok ülkesinde video oyun sektörü, bilgisayar oyun sektörünün çok önünde yer alıyor. Ancak durum Türkiye’de dünya genelinin tam tersi bir görünüm arz ediyor, video oyunlarına bile bilgisayar oyunu deniyor. Bunun nedeni Türkiye’deki oyuncuların büyük çoğunluğunun bilgisayar oyunlarını tercih etmesi...


Nintendo Türkiye Genel Müdürü Hasan Çolakoğlu, Türkiye’de konsollar için gereken pazarlama ve kanal altyapısı bugüne kadar oluşmadığı için bilgisayar oyun pazarının gereksiz derecede önem taşıdığını söylüyor. Durum böyle olunca da Türkiye’de ağırlıklı olarak bilgisayar oyunu oynanıyor. Çolakoğlu: "Ülkemizde dünyayla karşılaştırılamayacak bir PC oyuncu kitlesi var. Bunda 12 bini aşkın internet cafede oyun oynanıyor olmasının etkisi de çok büyük. Türkiye'de 8-24 yaş arası kullanıcıların yüzde 50'si oyun oynuyor. Ama bunların yüzde 80'i bu iş için hâlâ PC kullanıyor. Dünyada PC oyunlarının ağırlığı artık çok az, daha da azalacak. Türkiye’de de konsolların gelmesiyle bilgisayar oyunların ağırlığının azalmasını bekliyoruz."

Asıl ilginci, haberde yer alan başka bir bölüm: İlaç Sektörü İçin Bulunmaz Fırsat. Bu bölümde MagiClick'in geçmiş yazılarımda yazdığım, ilaç sektörü için yaptığı çalışmalardan örnekler var.